Röportaj:
Selamoğlu, 'Keşfedilmesi Gereken Sırları Olan Şehir Niğde!'

F. Tan: Merhaba röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize Emin Selamoğlu kimdir tanıtır mısınız?

E. Selamoğlu: 1956 yılında Bor da doğdum. İlkokulu ve orta okulu Niğde’de okudum. Ardından da Niğde Lisesi’ni bitirdim. İstanbul Üniversitesi’nde felsefe, Gazi Üniversitesi’nde iktisat okudum. Uzun yıllardır Niğde’de yaşıyorum. Tarih ve coğrafya ve kültürel değerler üzerine çalışmalarımla tanınıyorum. Araştırmacı yazarım.

F. Tan: Sizi sık sık tarihi ve kültürel projelerin içinde görüyoruz bunun sebebi nedir yani nasıl bir tarihsel birikime sahipsiniz?

E. Selamoğlu: Yukarıda da belirtmiştim. Okumayı seven ve arşiv merakı olan birisiyim. Bu zamanla birikime neden oldu. O birikimleri yayınlanmış kitaplarım ve makalelerimle okuyucularıma aktarıyorum. Projeler bazında ise kültürel girişimlere destek ve danışmanlık vermek, belgesel çekimlerine katılmak, arşivlerimi ve bilgilerimi paylaşmak, kültür gezileri düzenlemek, sempozyum, çalıştay gibi akademik çalışmalar düzenlemek bunlardan bazıları.

F. Tan: Tarihsel anlamda bir çalışmanız var mı? Yani Niğde’yi tanıtmak için ya da kendinizde bulunan birikimleri sizden sonraki nesillere aktarmak için bir çalışmanız mevcut mu?

E. Selamoğlu: Şimdiye kadar "Eskimeyen Niğde", "Fotoğraflarla Bor" ve "Yaylaları ile Bir Başka Diyar Azatlı" isimli kitaplarım basıldı. Ayrıca çok sayıda Niğde tarihi ve coğrafyası üzerine yerel basında ve dergilerde makalem yayınlandı. Şüphesiz Niğde’yi tanıtmak var olan ve gelecek nesillere bildiklerimizi aktarmak temel görevimiz. Bu bağlamda kendimi geçmişle gelecek arasında köprü kuran biri olarak görüyorum.

F. Tan: Eskimeyen Niğde kitabınızda fotoğraflara vurgu yapıyorsunuz. Fotoğraf çekmek ve fotoğrafları toplama merakı nasıl başladı?

E. Selamoğlu: 20 seneden fazla oldu. Niğde’de eski fotoğraflardan oluşan bir sergi düzenlendi. Protokol var sergiyi geziyorlar fotoğraflarda tanıtıcı notlar yok. Burası neresidir diye sorulara kimse cevap veremiyor. Ben müdahil oldum ve fotoğrafları izah ettim. Bilgilerimi aktardım. Gördüm ki bu konuda büyük açık var. Eski fotoğraflar üzerine çalışmaya başladım. Baktım ki yalnız değilim, hem ülkemizde hem de yurtdışında bu konuyla ilgili gruplar ve kişiler var. Onlarla diyalog kurdum. Bu gruplardan "Eski Türkiye Fotoğrafları’’ grubu en önemlisi idi. Benim ufkumu açtı. Onların çalışma yöntemleri beni etkilemişti. Bu sayede binlerce insanla gıyaben tanıştım. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Benim eski fotoğraflara ilgimi gören takip edenler, eski fotoğrafların toplumsal hafızamızın en önemli araçlarından biri olduğunu anladıkça bana destek oldular. Destekçilerimden rahmetli Seher Üstüntaş’ı anmalıyım aile arşivini bana açtı. Dayısının fotoğrafçı olması sebebiyle çok özgün fotoğraflar kamuoyuna mâl oldu.

F. Tan: Niğde’de tarihe ve sanata sahip çıkılıyor mu?

E. Selamoğlu: Toplumun bazı kesimlerinin duyarsızlığını bir kenara bırakırsak, tarihe ve sanata olan ilgi giderek artıyor. Çok sayıda sivil mimari örneği yapı restore edildi. Sokak çalışması yapıldı. Yetkililerin bu konuda iradesi önemli. Yeterli mi? diye soracak olursanız daha yapmamız gereken çok şey var. Kültürel varlıklarımızı betona teslim etmemeliyiz. Örnek vermek gerekirse 400 yıllık camimizin sırtına, O’nun üç katı büyüklükte otel binası dikmemeliyiz. Unutmayalım ki kültürel varlıklarımız yüzlerce yıllık birikimin sonucudur. Bu birikime saygı göstermeli ve sahip çıkmalıyız.

Sanatsal etkinliklere gelince; Burada Ressam Safa Büte’yi anmadan geçemeyeceğim. Kabul etmek gerekir ki onun azmi ve girişimleri kamuoyunda çok ilgi gördü ve bu ilginin daha da artarak çok önemli sonuçlar alınacağına inanıyorum.

F. Tan: Biz sizi bir Niğde sevdalısı olarak biliyoruz. Aynı zamanda araştırmacı yazarsınız. Niğde’yi gelecekte nerede görüyorsunuz?

E. Selamoğlu: Kabul etmek gerekir ki Niğde taşra kenti, sanatın ve kültürün yoğunlaştığı büyük şehirlere uzak. Birde uzun yıllar süren beyin göçü baskısına maruz kalmış. Ama özellikle üniversitenin açılması ile bunun terse döndüğünü gözlemliyoruz. Gelecek konusunda iyimserim. Şehirler sadece sanayisinin gelişmesi vb. ile izah edilemez kültürü ve kültürel varlıkları da şehirlere anlam katar. "Medeniyetlerin yaşatıldığı şehir" sloganının altını doldurmamız gerekir.

F. Tan: Size hiç tanımadığınız birisi Niğde’yi sorsa nasıl anlatırdınız?

E. Selamoğlu: Bir dönem ‘Geçmişin izinde’, ‘Sonsuzluk taşta’ ‘Geçmişin sırrı’ başlıklı yazılar yazmıştım. Niğde’yi hiç bilmeyenler bana sorsa sırları olan coğrafya derim. Keşfedilmesi, sırlarına vakıf olunması gereken bir ildir Niğde. Bu bağlamda da kendimi giz (Sır) peşinde koşan kişi olarak tanımlarım.

F. Tan: Sizi birçok konuda çok aktif görüyoruz. Doğa konusunda, bitki türleri ve hayvanlarla ilgilenmek sizde nasıl bir duygu oluşturuyor?

E. Selamoğlu: Kıtasal özelliği olan coğrafyamız var. Bunu açarsam bir yerde badem ağaçları çiçek açarken başka bölgeler kar altında hala. İklimsel özelliğimiz, bunun yarattığı biyolojik çeşitliliğimiz bizim zenginliğimiz. Bu temelde çevreyi ve doğayı korumamız gerektiğine inanıyorum.

F. Tan: Corona günlerinde size dostluk eden Kehribar’dan bize biraz bahseder misiniz? Sizinle onun arasında nasıl bir bağ var?

E. Selamoğlu: Kehribar sokakta doğdu. Sokakta yaşıyor. Daha 10 aylık. Sokak hayvanlarının korunması ve beslenmesi gerektiğine inanıyorum. Kehribar; Corona günlerinde bana arkadaşlık ediyor. Kısıtlı olan coronalı hayatımızda bana dostluk ediyor.

F. Tan: İktisat mezunusunuz gördüğümüz kadarıyla çok fazlada kitap okuyorsunuz sizdeki bu kitap okuma merakı nasıl başladı?

E. Selamoğlu: Kitap okumak çocukluktan kalma alışkanlık. Çevrenizde rol model olarak aldığınız kişilerinde okumaya olan merakı sizi bir biçimde etkiliyor. Misal dedem İbrahim Selamoğlu benle kız kardeşimi karşısına alır, günlük gazetesinin haber ve makalelerini yüksek sesle okur, yorum yapardı. Bu beni çok etkilemiş anlaşılan. Kütüphanemde başta Niğde, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi ve Osmanlı Tarihi olmak üzere çok sayıda kitap dergi ve makale var. Sayısı da her geçen gün hemşerilerimizin kitap yazma sevdası nedeniyle arttığını sevinerek belirteyim. Yetişmeye çalışıyorum.

F. Tan: Günümüzde kitap okuma oranları oldukça düşük. İnsanlara kitap okumayla ilgili önerileriniz var mı?

E. Selamoğlu: Kitap okumak önemli ama yazmayı es geçmemek gerekiyor. Son yıllarda Niğde ile ilgili kitaplar (son örneklerden olduğu için belirtiyorum; Hemşehrilerimden, Emekli Vali Ceyhan Demir, Emekli Albay Ahmet Doğanay kitapları) yayınlanmakta. Bu yazım örneklerinin artarak sürmesini diliyorum.

F. Tan: Hayatınızda sizi çok etkileyen bir anınızı anlatabilir misiniz?

E. Selamoğlu: Haberim olmadan ilk yazım Hamle Gazetesi’nde yayınlanmış. Çocukluğumun Kayaardı’sını anlatan hoş bir yazıydı. Teyzemin kızının telefonu sayesinde öğrendim yazının yayınlandığını. Oradan başladık, yazarsanız bir okuyan bulunuyor demek ki.

F. Tan: Sosyal medyada Niğde’nin tarihi ile ilgili birçok bilgiler paylaştığınızı görüyoruz. Bu bilgileri harmanlayarak bir müze oluşturma gibi bir fikir hiç oluştu mu?

E. Selamoğlu: Bu konuda iki gelişme oldu son dönemde. Birincisi başında Prof. Nevzat Topal’ın bulunduğu Üniversiteye bağlı Niğde Kültürünü Araştırma Merkezi diğeri ise Kültür Müdürü Alper Göncü’nün kurmak istediği Etnografya Müzesi. Kendi çalışmalarımın da bu bağlamda görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Arşivimin ve birikimimin böyle değerlendirilmesi daha uygun olur kanısındayım.

F. Tan: Birikimlerinizi gelecekteki nesillere nasıl aktarabilirim diye bir düşünceniz oldu mu oldu ise bunu nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

E. Selamoğlu: Yazmaya ve okumaya devam. Yeni kitaplar ve makaleler gelecek şüphesiz.

F. Tan: Pandemi sürecinin size kazandırdıkları ve kaybettirdikleri nelerdir?

E. Selamoğlu: Haliyle kısıtlamalar nedeniyle sosyal yaşamınız sınırlanıyor. Bunu özellikle Niğde ile ilgili kitapları okumak, bu kitaplarla ilgili tanıtım yazıları yazmak ve sosyal medyada yayınlamakla değerlendirdim. Tabi ki doğaya daha fazla zaman ayırıyorsunuz. Kaybettirdiklerine gelince çok sevdiğim arkadaşlarımdan bazılarını pandemi nedeniyle kaybettim. Bunun üzüntüsünü yaşıyorum.

F. Tan: Niğde’deki imar ve sosyal yaşamdaki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

E. Selamoğlu: 25 yıl önce Niğde’ye gelen bir profesör düzenlediğimiz çalıştay vesilesiyle yeniden gelip şehri görünce,'Ne yaptınız bu şehre? diye sorduğunda diyecek laf bulamamıştık. Maalesef bu konuda hiç olumlu gelişmeler olmadı. Üzgünüm.

F. Tan: Sizden sık sık doğanın yok edildiği söylemlerini işitiyoruz. Niğde’nin ünlü bağları artık yok gibi bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?

E. Selamoğlu: Çocukluğumdan itibaren Niğde’de her yaz Kayaardı Bağları’nda oturduk. 25 yıl süren bu dönemde çok güzel anılar biriktirdiğimi belirtmeliyim. Ama son yıllarda bağlar bahçeli evlere dönüştürüldü, bağ kültürü ve bağcılık anlamından koparıldı, başka bir kültüre evrildi. Bunun olumsuz yanlarının olduğunu düşünüyorum.

F. Tan: Niğdelilere bir Niğde sevdalısı olarak neler söylemek istersiniz?

E. Selamoğlu: Son yıllarda hemşehrilerimin köyüne kentine sahip çıkması, oraları tanıtma çabaları, çok olumlu bir gelişme. Bu sayede birçok bilgiye ulaşıyoruz. Yitip gittiğini sandığımız kültürel değerlerimize bu sayede ulaşıyoruz. Artarak devam etmesi umuduyla Ulukışla Havadis Gazetesi okuyucularını ve Niğdelileri selamlıyorum.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Niğde'nin Ruhunu Anlamak Gerekir!
Niğde coğrafi olarak kapalı havza özellikleri gösteren yani suyunu açık denizlere ulaştıramayan bir konumdadır.

Haberi Oku