Röportaj:
Özmel, 'Niğde Kültür ve Edebiyatta Şanslı Bir İl'

F. Tan: Merhaba, İsmail Özmel kimdir? Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?

İsmail Özmel: Niğde Ahipaşa mahallesi Kardeş (Ahi) Sokak’taki evimizde doğmuşum. İlk ve ortaokulu Niğde’de okudum. Daha lise açılmamıştı, liseyi son sınıfa kadar İstanbul’da, sağlık sebebiyle son sınıfı Niğde’de okudum ve Niğde lisesi IV – Fen mezunuyum.

Niğde Ortaokulu şöhretli bir okuldu. Müdür Mehmet Naci Ecer idaresinde başarılı bir eğitim kadrosu vardı. Matematik öğretmenlerimiz adlarını il dışına da duyurmuşlardı. Bunlar Tokmakçı Naci adıyla tanınan Naci Erdem ve Mevlüt Duru adlı efsane hocalardı. Diğer öğretmenler de tanınmış sevilen insanlardı. Türkçe öğretmenleri Talat Güvenç, Celal Özençay ve Sırrı Akatay seçkin öğretmenlerdi. Talat Güvenç bize bir şiir defteri tutturmuştu. Celal Bey çok nazik ve güzel giyinirdi, derslerinde titizdi, Sırrı Bey sınıfta güzel edebi parçaları, hikayeleri kendi okur, sonra da üzerinde konuşurdu. Şimdi anlıyorum ki, söyleyiş yanlışlarını böylece düzeltiyordu. Kendisinin aynı zamanda şair olduğunu yıllar sonra öğrendim ve Niğdeli Şairler ve Yazarlar adlı kitabımda anlattım. Kitap yayınlandıktan sonra Erzurum’dan yazar, rahmetli Hasan Ali Kasır, Erzurumlu şair ve Yazarlar üzerinde çalışıyormuş, Sırrı Akatay hocanın şiir kitabını bulamamış, benden istedi, ona fotokopisini gönderdim. Yazı hayatım mahalli gazetelerle başladı, Tercüman ve Son Havadis ve Hür Anadolu gazetelerinde konuk yazar olarak yazdım. Dergiler ve kitaplar, dergi yayıncılığı da uzun bir serüven…

F. Tan: 88 yaşında Niğde için ve Türkiye için yaşayan bir belleksiniz. Bize 1950-1970 Niğde’sini anlatabilir misiniz?

İsmail Özmel: İstanbul’da 1949- Haziran1953 geçen günlerimden aktaracağım ilginç bir iki nokta var. İstanbul nüfusu 954.000.-di. Falih Rıfkı Atay Dünya gazetesinde Pazar Konuşmaları yazıyordu. Burhan Felek köşe yazılarını devam ediyordu. Mithat Cemal Kuntay, Namık Kemal’i MTTB’ği (Milli Türk Talebe Birliği) Cağaloğlu salonunda iki konferansta anlattı. Aksaray Türk Ocağında Hamdullah Suphi Tanrıöver, Balkan hatıralarını anlattı. İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay (Ord. Prof. Dr.) idi. Bahar bayramı ve bahar şenlikleri tarifsiz güzellikte yaşanıyordu, özellikle Gülhane parkında. Tramvaylarda gençler yaşlılara, kadınlara ve çocuklara yer veriyor, oturanlar da onlara teşekkür ediyordu.

Önemli kültür olaylarına 1954’den başlarsak, Adliye Bakanı Prof. Dr. Hüseyin Avni Göktürk Niğde milletvekili seçilmişti. Açık cezaevi ve adliye binası onun döneminde yapıldı. Güzel bir kütüphaneyi de Fertek kasabamıza kazandırdı.

Şehir merkezinde Sungurbey Kütüphanesi vardı. Öğrenciler derslerine kütüphane salonlarında çalışırlar ve kitaplardan faydalanırlardı. O zaman için sayıca çok kitapları ve sayıca çok okuyanları vardı. Sungurbey Kütüphanesi’nin üç servisi vardı. En üst kat ödünç kitap verme servisi, altındaki sağdaki salonda çocuk kütüphanesi, soldaki büyük salonda sahne vardı, okulların özel günleri, konferanslar, tiyatro temsilleri bu salonda verilirdi. Bir seferinde Molier’in Cimri adlı piyesinin Halkevi sanatçıları tarafından sahneye konulduğunu hatırlıyorum. Onun altında da genel kütüphane vardı. Bu binanın kıymetini bilemedik desem yeridir. Niçin yıkıldığını da anlayan oldu mu bilmem? Soldaki büyük salonda Tarihçi Ahmet Akif Tütenk’le birlikte (1964-65) İstanbul’un fethini anlattık. Tütenk hoca Bizans’ın iç durumunu, ben de İstanbul’u almak için yapılan başarısız kuşatmaları ve son kuşatmayı yapan Türkler tarafından, Fatih Sultan Mehmet Han kumandasında İstanbul’un nasıl fethedildiğini anlattım.

İkinci önemli kültür olayı Kayseri İlahiyat Fakültesinin iki öğretim üyesi, Niğde müftüsü ile birlikte Vakıf Haftası (1967-68) sebebiyle vakıflar tarihi ve çevre konuları üzerinde konuştuk.

Bu dönemin önemli kültür olaylarında birisi Necip Fazıl Kısakürek’in konferansıdır. En ilginç cümlesi, büyük sinemanın loca kısmında oturan yaşlılara bakarak “sizler tahsildara vergi verir gibi namaz kılıyorsunuz” dedi. Salonda bir sessizlik, birisi kalkıp itiraz ediyorum diyecek diye ödümüz koptu.

İlahiyat Profesörü ve hukukçu Yaşar Nuri Öztürk’ün konferansı da bu dönemin önemli olaylarından birisidir. İslam konusunu bu kadar sade ve anlaşılır anlatan, konusunu bildiği her halinden belli çok az konferans dinlediğimi söyleyebilirim. Mehmet Önder’in Atatürk’ün Niğde’ye gelişi ve eski Niğde konulu konferansını (Sungurbey Sosyal Salonu), Ahmet Kabaklı, Arif Nihat Asya’nın ve İnkar Fırtınası kitabının yazarı Aclan Sayılgan’ın aynı salonda verdikleri konferanslar da hatırlanacak çalışmalardır.

Arif Nihat Asya’nın Vali Enver Kazanoğlu ile iyi bir dostluğu vardı. Yalnız olarak iki defa, eşi ile bir defa Niğde’ye geldiğini, her gelişlerinde Turistik Otel’de kaldıklarını sanıyorum. İlk defasında otelin terasında bir edebiyat sohbeti kurduğumuzu iyi hatırlıyorum. Enver Kazanoğlu ve eşi, Arif Nihat Asya ve eşi, lise edebiyat öğretmeni Nuran Çakmak, kütüphane müdürü Abdülkadir Köylü, kütüphaneci Özgür Bilen ve ben, geç saatlere kadar süren güzel bir şiir ziyafetinde bulunduk. Bayrak şairi Arif Nihat Asya yayınlanmamış Yassı Ada şiirlerini okudu, Kıbrıs ve Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Şubatta, yazdığı ve Kurtuluş günü okuduğu Bayrak şiirini ve diğer şiirlerini okudu ve hatıralarını anlattı.

O zamanki Sungurbey Kütüphanesi’ni eser olarak zengin bir kütüphane ve araştırmacılara yardımcı olan değerli personelini de anmamız gerekir. İlhanlı Mahallesinde ikinci bir kütüphaneye ihtiyaç olduğunu söylemeliyim. Şimdi merkezi bir yerde, mesela eski adliye binasında ikinci bir kütüphane açabiliriz diye düşünüyorum.

Kütüphane deyince Niğde Lisesi Kütüphanesi ile Bor merkezdeki Halil Nuri Yurdakul Kütüphanesi’ni anmamak olmaz. Her iki kütüphanede çok kıymetli eserler vardı ve geçmişte buralarda çok güzel çalışmalar yaptım.

F. Tan: Yayınlanmış birçok kitabınız var. Bu kitaplarda Niğde’nin saz ve söz sanatçılarıyla ilgili bilgiler veriyorsunuz. Bize Niğdelilerin mutlaka bilmesi gereken bu saz ve söz sanatçılarından bahseder misiniz?

İsmail Özmel: Saz ve söz sanatçıları hakkında benimle yapılan söyleşilerde ve anılarımda bahsettim. Daha çok şair ve yazarlar hakkında otuz yıla yakın bir çalışmanın ürünü olarak üç cilt olan kitabımın macerası şöyledir: Birinci cilt vali Ahmet Özyurt döneminde 1991’de, ikinci cilt rahmetli vali Refik Aslan Öztürk döneminde 2001, üç cilt bir arada vali Sebahattin Öztürk (2009) zamanında yayınlandı. 106 şair ve yazarın hayatı, eserleri ve örneklerini sunduk. Kitaba aldığım yazar ve şairlerin hepsi Niğde doğumlu değildir ama çoğunun yolları Niğde’ye düşmüş kimselerdir. Eksiği yok mu, elbette vardır. Mesela, Düyunu Umumiye (Osmanlı borçları) idaresi memuru olarak Şair Ahmet Haşim Niğde’de bir süre bulunmuş, Türkolog ve Divanü Lügat’it Türk’ü Türkçeye kazandıran Besim Atalay da Niğde’de Milli Eğitim Müdürlüğü yapmıştır. İsmail Habip Sevük de Niğde’de müfettiş olarak görev yapmış bir edebiyat tarihçisi. Bunları ve benzerlerini yazarak eksiklikleri tamamlamayı, eseri bir Ansiklopedi haline getirmeyi ümit ve temenni ediyorum.

Ses ve saz sanatçılarımız konusunda; Niğde’de uzun yıllar folklor geceleri, anma günleri tertipleyerek, münazara ve konferanslar verdiğimiz uzun bir dönem var. Folklor gecelerine katılan saz sanatçılarından hatırladıklarımı anmak isterim.

PTT Müdürü Hüseyin Güven (Hınısın Hüseyin) Bayındırlık Müdürlüğü’nde dozer operatörü olan solak Memet (Mehmet Ayatar) tebelacı Hıfzı vardı. Nurettin Bayhan hem türkü derlemecisi hem saz yapımcısı hem de güzel saz çalanlardan birisiydi. En meşhur türküsü ‘Mavilim mavişelim, tenhada buluşalım’ türküsüdür. TRT repertuarında 20’yi geçkin türküsü olduğunu sanıyorum.

Saz ustalarından Ali Ercan’ın ayrı bir yeri vardır. Niğde Türkülerini unutulmaktan kurtardı desem yeridir. Plakları 1970’li yıllarda 175.000.- adet satmıştır. O zaman için bu bir rekordur. Eğitim Araçları Müdürlüğü’nde teybe okunmuş yirmi kadar türküsü vardır. Bu plaklar ve kasetler arşivlere alınmalıdır.

Paşakapısı caddesinde müzik aletleri satıcısı ve saz sanatçısı Mehmet Dönmez’i ve Foto Şinasi Yıldız’ı, İlhan Sancaktaroğlu, kanun icracısı Yaşar Köşk’ü (emekli öğretmen), müzik öğretmeni Cafer Üneri’yi, ilk koroyu kuran ve Niğde Türkülerini 1937’de kitap halinde yayınlayan ilkokul öğretmenim Halit Ongan’ı unutmamak gerekir. Niğde Türküleri hakkında geniş bir çalışmayı gerçekleştiren Halil Atılgan’ı, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinin müzik bölümü öğretim üyelerini ve Doç. Dr. Adil Vural’ı unutmamak gerekir. Ulukışla Toraman doğumlu, emekli öğretmen rahmetli Mehmet Ertem de şairlerimizden birisidir.

Ayan azası Galip Bey’in şiirlerinden bazıları bestelenerek şarkı yapıldığını ve döneminde beğenildiğini ve şarkının tanındığını söylemeliyim. Ayrıntı Niğdeli şair ve yazarlar kitabımdadır.

Hacı Emin ismi iki sanatkârı hatırlatır. Birisi Kelikçi lakabı ile tanınan Hacı Emin, cümbüşü konuştururdu, makamlara hâkim ve türkülerde de zengin bir birikimi vardı. Diğeri Kuyumcu Hacı Emin Durukan. Ut ve saz çalardı. Gayet güzel sesi vardı ve Ankara radyosunun açtığı ses yarışmasında ikinci geldi ve radyoya giremedi ama ut ve saz çalışı belli seviyenin üzerinde idi. Sesinin güzelliği ile çevrede tanınmış bir sanatkârdı.

F. Tan: Niğde’deki kültürel ve edebi gelişimi nasıl buluyorsunuz?

İsmail Özmel: Niğde’deki edebi ve kültürel gelişme; Niğde doğumlularla beraber, görevi sebebiyle burada bulunmuş kalem sahiplerini de sayarsak oldukça zengin bir birikime ve zenginliğe sahiptir. 1945’de Agâh Sırrı Levent’in Divan edebiyatı adlı değerli eseri Niğde matbaasında basılmıştır. Hakkı Efendi Hocanın (İbrahim Hakkı Eroğlu) Gülistan ve Bostan tercümeleri 1944 ve 1945’de aynı matbaada basılmıştır. Mahalli gazetelerde yazan yazarlardan tercüme romanlar yayınlayacak kadar birikimli kalemler vardı. Kültür hayatımıza katkı sağlayan eski avukatların gazete yayınlarını ve sonra devam eden eski Akpınar Dergisi’ni ve Ocak 2006’da yayın hayatına giren ve 91. sayısı yayınlanan Akpınar Dergisi’ni de saymak gerekir.

Niğde kültür zenginliği ve seviyesi yönünden komşu illerden geri kalmadığını, Türkiye’deki kültür ve sanat birikimine ve ahengine önemli katkılar sunan bir ilimiz olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Niğde, tarihi eserleri ve estetik değerleri, gelenek ve adetleri ile zengin bir ilimizdir. Bugün ayrı bir ilimiz olan Nevşehir 1954’e kadar Niğde’nin bir ilçesiydi. Aksaray ve Ortaköy 1989’a kadar Niğde’nin ilçeleriydi. Yahyalı ve Pozantı da bir zamanlar Niğde’ye bağlıydı. Böyle geniş bir coğrafya. Burada Türk kültürü, Türk tarihi ve Niğde kültür ve sanat tarihi üzerine eser veren, katkı sağlayan bazı isimleri sayarsam belki bir fikir verebilir. Avram Galanti, Albert Gabriel, Halil Edhem (Eldem), Dr. Mehmet Hayri (Niğde Sancağı), Oktay Aslanapa, Ahmet Akif Tütenk, Halit Ongan ve Mehmet Özkarcı gibi isimleri sayabiliriz.

Yakın çevremizden edebiyat ve kültür hayatımıza katkı sunan Murat Soyak, Namık Aslan, Adil İzci, Mehmet Baş, Alper Göncü, Mustafa Eryaman’ı da saymamız gerekir.

Niğde’de sanat tarihine ve mimari geleneğimize dair güzel örnekler var. Cami, sebil, mescit, çeşme ve türbe, kale, Akmedrese ve diğer yapılar büyük bir kültür ve mimari birikimin burada yaşadığını ve gelişme gösterdiğini ve şehir sakinlerinin bu eserlere sahip çıkarak bugünlere gelmesini sağladığını görüyoruz. Kültür ve edebiyat olarak şanslı illerden birisiyiz. Bütün bunlar yüzyılların birikimidir.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Niğde'nin Ruhunu Anlamak Gerekir!
Niğde coğrafi olarak kapalı havza özellikleri gösteren yani suyunu açık denizlere ulaştıramayan bir konumdadır.

Haberi Oku