BİR CANA CAN OLMAK!

Covid-19’dan önce organ bağışı ile ilgili kamu spotlarını Tv ekranlarında çok sık görüyorduk. Ülkemizde organ nakli bekleyen binlerce insan var. Organ beklemek hem hasta hem de yakınları için oldukça zorlu bir süreç.

14 Ocak 2020 benim ve ailem için bir dönüm noktası oldu. Uzun yıllardır böbrek sorunu yaşayan abimin diyalize girme evresine geldiğini Kasım 2020’nin son günlerinde doktorumuz söyledi. Ben abimin rahatsızlığı sürecinde diyalize girdiğinde abimin neler yaşayacağını internetteki diyaliz hastalarını dinleyerek, yakın çevremdeki diyaliz hastalarını gözlemleyerek tanık oluyordum. Bu sürecin abim, ailemiz ve bizim açımızdan manevi açıdan çok büyük bir yük oluşturacağını hem de tedavi sürecinde diyaliz merkezlerine gidip diyaliz makinasına bağlanarak abimin devlete getireceği maddi manevi iş yükünü düşündüğümde aslında daha kolay karar verdim. Allah bana iki böbrek vermişti ve ben o böbreğin birini abime vererek onun hayat kalitesini daha yükselte bilirdim. Öylede yaptım… Tereddütsüz, korkusuz… Samimi olmak gerekirse bir korkum vardı. Ya tetkikler sonucunda bir rahatsızlığım çıkar ve uygun değilsiniz yanıtını alırsam ne yaparım. İkinci alternatif ne olabilir? Açıkçası alternatifte sadece diyaliz tedavisi olarak duruyordu.

Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde 20 gün süren benimle ilgili tahlil ve testler yapılırken gözüme uyku girmiyor sürekli ne olur olumsuz bir şey çıkmasın diye dua ediyordum. Nihayet tetkik sürecini aşıp nakil için 14 Ocak 2020 günü verilmiş ve o gün geldiğinde Prof. Dr. Mehmet Haberal ve ekibinin gerçekleştirdiği başarılı bir operasyonla nakil gerçekleşmişti.

Bugün (14.01.2021) bir yılı geride bıraktık. Neler yaşadık bu süreçte diyecek olursanız ben oldukça iyi hissediyorum kendimi ameliyattan hiç etkilenmedim. Eski sağlıklı hayatıma devam ediyorum. Manevi anlamda müthiş iyi hissediyorum. Pandemi nedeniyle abimden endişe duymuyor değilim ama çok dikkat ediyoruz. Abim diyaliz tedavisi görüyor olsaydı endişem daha büyük olacaktı orası kesin.

Abim Fehmi Tan, o nakilden sonra yeniden doğdum diyor ve ikinci hayatının bu gün 1. yaş gününü kutluyoruz. Nakilden sonra oda normal hayatına döndü hiçbir sıkıntı yaşamadan hayatını devam ettiriyor. Daha mutlu ve daha enerjik…

Bu yazıyı yazmak istedim çünkü organ nakli hayat verir. O hayatı yaşamak her insanın hakkıdır. Ülkemizde binlerce nakil bekleyen hasta var. Sağlıklı her organ bağışlanabilir. Ülkemizde; kalp, karaciğer, akciğer, böbrek, pankreas gibi organlar ile kalp kapağı, gözün şeffaf kornea tabakası, kas ve kemik iliği dokuları başarı ile nakledilmektedir. Canlıdan canlıya yapılan nakiller yaygınlaşmalıdır. Merak etmeyin ülkemizde donörün sağlığına daha çok önem veriliyor. Lütfen organ bağışı hakkında daha hassas davranalım ve insanlara can olalım.

Bir başka durum daha var. Sağlığında organ bağışında bulunup vefat edenlerin yakınları bu nakillere izin vermiyorlar. Buda yapılan istatistiklerde ortaya çıkıyor. Toprak olacak organ neden bir insana ikinci bir hayatı sunmasın!... Ailelere seslenmek istiyorum organ bağışına izin verin hayat verin.

Mesela 3 tüp kan vererek Niğdeli Rukiye’ye umut olabilirsiniz. O bir lösemi hastası ve onu kemoterapi ve yoğun bakım çilesinden kurtararak kocaman bir hayatı bağışlaya bilirsiniz.

Ben sorumlu bir vatandaş, bir birey olarak yıllar önce tüm organlarımı bağışladım. Hatta e-nabız üzerinden bu bağışımı tekrar yaptım. Yıllar önce Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi’nde lösemili birine umut olur muyum diye kan verdim. Şimdi bu yazıyı okuyan siz değerli okuyucularımızın da bağışta bulunmayanların bağış yapmalarını rica ediyorum. Dualarım tüm nakil bekleyen hastaların iyileşip normal hayata dönmeleri içindir. Bir de Rukiye Erva Nam’ın bir an önce uygun donör bulunup iyileşmesi için…

Bir organ bir can demektir. Bir cana can olabiliriz haydi organ bağışına!....